Kadınlar ailelerin sağlık koçlarıdır derim hep. Peki, ailedeki herkesin sağlık sorunlarının çözümü için koşuşturan, doktor randevularını organize eden, hasta başında sabahlayan biz kadınlar hastalanınca ne olur? İşte kalbimdeki ritm bozukluğu nedeniyle acil servise yatırıldığım günlerden bir örnek.
Nabzım 180, tansiyonum 18. Eşimin ve annemin acil servise getirildiğimden haberleri yok. Doktorum “Burada olduğunuzu bilmelerinde fayda var” diyor. İşte benim için stresli bir süreç o andan itibaren başlıyor: “Yüksek tansiyonu olan yaşlı anneme, kalp hastası eşime hastanede olduğumu nasıl söylemeliyim? Ya, annemin tansiyonu yükselirse… “Ya, eşim acil serviste olduğumu öğrendiğinde fenalaşırsa! Onları ben aramalıyım. Sesimi duymazlarsa çok daha kötü şeyler düşünebilirler.”
Acil serviste müşahede odasında monitöre bağlıyım. Bir kolumdan damar yoluyla kalp ritmini düzenleyen ilaç veriliyor. Beynimi kurt gibi kemiren bu düşüncelerin stresi kan basıncımı doğrudan etkiliyor. Tansiyonumda, nabzımda yükselmeler oluyor. Acil servisteki diğer uzman beni elimde telefonla yakılıyor. “Sizin durumunuz acil. Şu an kimseyi düşünmeyin. Lütfen kapatın telefonu” diye tatlı sert çıkış yapıyor. Yerden göğe kadar haklı! Telefonu kapatıyorum.
ACİL SERVİSTE YATARKEN BİLE BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK…
Acil durumdaki bir hastayken bile kendi sağlığını geri plana atıp annesinin ve eşinin bu durumdan etkilenmemesi için çırpınmak ne kadar marazi bir durum değil mi? Stres içindeki bir kişinin kalp atım hızı nasıl yavaşlatılabilir? Endişelerin esiri bir hastaya tansiyon düşürmek amacıyla verilen ilaçlar ne kadar faydalı olabilir? İşte bu nedenle yapılan ilk üç ilaç yeterince etkili olmuyor.
Hastalıklar bizlere önemli şeyler öğretiyor gerçekten de. Aslında geriye dönüp baktığımda acil servisteki davranışımın hayatın geneline yayılan resmini çok net görebiliyorum. Ailemin, çevremdekilerin sağlık kölesi olurken, herkesin derdini çözmeye çalışan bir Polyanna gibi yaşarken; ruhumu, bedenimi ne kadar yorduğumu farkedebiliyorum. İşte, sevdiklerimin iyiliği, sağlığı adına kendi bedeninin, ruhunun sesine karşı sağır olan benim gibi insanlara öneriler:
RUH VE BEDEN BİR BÜTÜNDÜR!
Esra Kazancıbaşı Öztekin
sagligimicin@gmail.com
Not: Bu yazı 27 Ağustos 2017 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.